Avrupa krizi nereye kadar?
Avrupa'nın en büyük ekonomik motorlarından üçü - İngiltere, Almanya ve İtalya’nın krizden aynı anda etkilenmeleri dikkat çekici olarak değerlendirilmiş. Zira Euro bölgesi büyümesi ikinci çeyrekte "korkunç" görünüyor, Pantheon Macroeconomics’in, 22 Temmuz tarihli bir raporunda, "öncelikle Alman büyümesinde yaşanan bir çöküşten dolayı" bu şekilde olduğu kanaati hasıl olmuş. Ekonomistler, Fransa ve İspanya’nın “esnek” ekonomilerine rağmen “İtalyan ve Alman GSYH’mdeki düpedüz düşüş riskleri” görüyorlar diye de anlayabiliriz. Şeklinde bitirmişti. Ben de hep iç ekonomik dengelerdeki şaşma ve resesyon endişelerine Avrupa’da da benzer bir durum var kabilinden paylaştığımda değerli bir dostumuz cevap döndü. Aslında aklına takılan bir soru bir bilinmezlik vardı anlaşılan. Kıymetli bir soru cevaplı yazıştık, benzer bir alanda merak edenlerin istifadesine sunmak isterim. Dostumun sorusu şöyleydi.
-İtalya 3 yıldır krizin eşiğinde diye biliyorum. Çok uzun süredir Almanya birliğin tek lokomotifi gibi bir şey. Zaten İngiltere birliğin artık negatif yönde ilerlediğini gördüğü için brexiti başlattı. Bunlar tamam ama Avrupa birliği tam olarak neden kötüye gitmeye başladı bunu anlayamıyorum. 5 sene öncesine kadar her şey yolundaydı. Siz tam ekonomik nedenini biliyor musunuz? Şeklindeydi.
Buna;
- değerli dostum, bu soruya birçok yerden cevap vermemiz mümkün dedim aslında fakat belli başlı sebep olarak artık küreselciler tarafından güçlü bir Euro birliğinin düşünülmemesi diyebiliriz. Yıllar yılı tek Almanya'nın € Euro’yu sahiplendiği aşikâr. Bundan İtalya’nın ve Fransa’nın zaman zaman şikâyetlerinin olduğu da dile getirildi. Zira tek üretici devlet Almanya kaldı neredeyse bunun dışında üretimde UK dahil kimse yer almıyor. Otomotiv de UK çok etkisiz bir Pazar payına sahip, İtalya’da da benzer bir durum var. Üretim maliyetleri arttıkça da durum daha iyi olmayacak. Ama üretimde yoksanız bu piyasalarda yer almanız, mücadele etmeniz imkânsız dedim. İşçilik ücretleri yükseldi, bu ülkelerde refah yükseldi. refah yükseldi, artan refahla işçilik ücretleri de belli bir seviyede takıldı, buna rağmen en makul fiyatlarla hızlı bir şekilde üretebilen Çin ve gelişmekte olan ekonomilerle Euro bölgesinin rekabet şansı kalmadı. Endüstri 4.0 aslında buna tuz ve biber olmaya da hazır bir dönüşüm. Endüstri 4.0 düne kadar bazı sektörlerden çekilen ülkeleri tekrar üretime ve rekabete sokabilir zira uzun yıllar Asya Bloğu ile rekabet edemeyen Almanya bile şimdi mobil cihaz üretimi ile (Siemens) rekabete soyunuyor. Endüstri 4.0 aslında alanında rekabet tanımayan ağır nitelikli alman sanayisini hem bir yerlere getiriyor hem de başka ülkeleri de işin içine markete sokarak zayıflatmaya tahtından indirmeye kısacası dönüşümle katma değerli üretimin de sonunu getirmeye geliyor dedim.
Bu sefer dostum
-Peki Almanya birliğin tek hükümdarı konumundaysa Almanya’da neden resesyon yaşanıyor. Ülke içi üretimde işçilik maliyetleri diğer ülkelere göre daha yüksek olduğu için mi? Mesela Çin ile üretimde baş edemediği için mi? Diye bir adım daha konuyu açmamı istedi.
Bende Şuan Almanya'nın lokomotif sektörleri yavaş yavaş atıl duruma geçecek. Endüstri dönüşüyor. Elektrikli araba ile Almanya tahtından indi. İyi bir pil kombinasyonu ile her ülke kendi aracını yapabilir duruma geldi. Yakın zamanda İskandinavları daha rekabetçi ürünlerle pazarda pay alırken göreceğiz dedim.
Bu sefer dostum sanki aradığı sözleri bulmuş olmalıydı ki;
-Tamamdır emin bey, şimdi anladım. Almanya yenidünya düzeni için gerekli olan teknolojilerde ilerlemekte geri kaldı. Doğru mu? Dedi.
Evet dedim, aslında bu bir hastalıktır değerli dostum dedim. Üretimde Hat verimliliği ve karlılığı için şirketlerin markaların yaptıkları bir hatadır bu. Rakipleriniz sizi zorlamıyorsa siz ek yatırım yapmaktansa mevcut hattın verimlilik düzeyini arttırarak ilerlemek istersiniz. Amaç karlılık makasını arttırmak olacaktır. Hatta bu karlılık makasını daha uzun vadeli hammadde anlaşmaları ile daha da sağlamlaştırmak istersiniz. Bazen tüm nakdini hammaddeye bağlayan şirketler görürüm ve onlar bunun la övüne dursunlar, ben onlar yerine stres olurum resmen. Zira zaman stoklanma zamanı değildir. Optimal stok düzeyinde çıpa atma ama ona rağmen iyi fiyat alma zamanıdır. Farklı formüller deneme zamanıdır. Ve birde Ar-Ge konusu var. Karlılık odaklı üretim bir bakıma doğrudur ama mevcut üründe karlılığı arttırmaya çok takılmamalı ve çok uzun sürdürmemelidir. Zira doğru AR-GE ile hep güncel kalmanız gerekmektedir. Ama AR-GE kısmında doğru alanlara yönelmezseniz birileri bir STARTUP kurar, başlarlar üretmeye ve sektörün ortasına bomba gibi düşerler. Sonuç olarak gün gelir kendi sektörünüzü bağladığınız hammaddeleriniz yatırımlarınız altyapınız velhasıl tüm finansal gücünüz nakdiniz pul olur. Başınıza bela olabilir. Biraz daha açık anlatayım isterseniz. Örneğin Mercedes markasının çift kavramalı şanzımana en az 3 yıllık üretiminde kullanacağı taahhüdünü şanzıman üretici tedarikçisine verdiğini varsayalım. Fakat siz buna fokuslanırken çevrenizdeki birkaç oluşum elektrikli araca yönelmiş, şanzımana ihtiyacı olmayan, radyatöre aktarım elemanlarına ihtiyacı olmayan bir şekilde çözümle geldiğini düşünün. Birde şanzıman içindeki dişli parçayı üretmek için başını kuma gömen başka herhangi bir alana yatırım yapmayan dişli üreticisine bakın. Tüm gücünü daha karlı bir üretim yapmak için bu parçaya odaklamış olsun. Alt seviyedeki bir marka farklı bir yorum ve dille piyasaya bir ürün sunduğunda ki bunun adı tesla bunun karsısında mekanik çözümler süren Mercedes’in, Mercedes’e şanzıman üreten fabrikanın, şanzıman üreten fabrikanın dişli tedarikçisinin topyekûn iflasına kadar gider bu durum.
Peki ne yapmak lazım?
Hammadde yatırımlarınız anlamlı düzeyde olmalı, faydasız altyapı yatırımlarınız çok esnek değillerse yakında çöp olacaktır unutmamak LAZIM.
Sonuç OLARAK değişim zamanı gelince değişim kaçınılmaz olur. Nokia güçlüydü battı peki tek lokomotif şirketi olan Finlandiya ne yaptı? Ona Bakmak Lazım. ve SAMSUNG ve LG de yeni atılımlara girişemezlerse onlarda bitecekler. Bunu görmek için fütürist bile olmaya gerek yok aslında.
Apple zaten batış sürecine girdi, servis satarak platform abonelikleri ile bir yerlerde tutunmaya çalışıyor. Ama Amerika yeni süreçte varmış gibi duruyor. Bunu da Trump’ın agresif politikaları ne şekilde etkileyecek bunu da zaman gösterecek.
Dostum son olarak ona geçmiş yazılarımızdan doların geleceği ne olacak başlıklı makaleyi okumasını tavsiye ettim.
Oda; - İlk fırsatta okuyacağım. Ülkelerin ciddi bir değişim sürecinde olduğu aşikar. Dünya çapında sanki fay hatları aktifleşmiş gibi. Tabi ki de doğru haberlere ulaşmak pek kolay değil. Dolayısıyla çok bir öngörüye ulaşamıyorsunuz. Takibe devam dedi.
Bende aslında amacımızın global ekonomiyi ülke stratejilerini okumak ve buna göre şirketlerimize yön vermek, strateji üretmek olduğunu hatırlatan bir karşılıkla görüşmemize nihayet verdik.
Yorum Yaz